Sayfalar

2 Şubat 2012 Perşembe

Evde olmak...



Evde olmak güzel şey, özellikle dışarıda dondurucu soğuklar varken, evde şirin bir yavru (Eylül) varken, mutfakta demlenmiş mis gibi çay varken....



Dün sabah Eylül hiçbirşey yemek istemeyip, sonra da yediği bir tanecik balık krakerden sonra kusunca korkmuştum. Allahtan ciddi bişey değilmiş, biraz sıcak tutup öğleye kadar çizgi film tedavisi uyguladım :) Kendisi isteyinceye kadar yemek vermedim ve midesi rahatlayınca en sevdiği çorba olan yayla çorbasından neredeyse 3 tabak yedi :)
Bugünse annesi evde olduğu için halinden çok memnun..Ben elimde çayım gezinip duruyorum ortalıkta, yanımda da sandalyesi ile Eylül :)



 Ve ayrıca akşama annemle yeğenim geleceği için anne-kız ayrıca mutluyuz..Hafta sonuna da ailenin kalanları geliyor. Bol hareketli 3 gün bizi bekliyor :)


31 Ocak 2012 Salı

1.Kişisel Oyun Hamuru Sergimiz :)

Anne-Kız gururla sunar :)



 Chicco Poly Magic :)



 Sünger Bob ve Patrick


 Çay saati petibörsüz olmaz dimi :)

İzin...



Dün yengeme telefonda "bu karda kışta bir yere kımıldayamayız, siz gelin biz gelemeyiz" diyordum..

Bu sabah servis gelinceye kadar burnum, kulağım hatta gözüm bile dondu, -10 C civarındaydı sıcaklık. Sabaha kadar bi 30 cm kar daha yağmış, buzlar iyice kamufle olmuş, nereye basacağımı şaşırdım, nasıl kibar kibar yürüyorum :) Neyse karları buzları aştık geldik ki işyeri buzz gibi, çünkü kazan dairesinin kapıdı donmuş!! 3-5 kelli felli adam + 1 çaydanlık kaynar su ile 15-20 dakika sonunda ancak açıldı. İşyeri ise öğleye doğru kısmen ısındı.
Ve Halil Sezai kıvamına geldim ve isyeeaaan ettim, sessizce tabi :)
Haftasonuna kadar izin almaya karar verdim, ne diye bu sıkıntıyı çekiyorum ki . İlla ki deniz kum için izin alınmaz ki, kar buz için de alınır . Evde otururuz kızımla sıcacık.. Hummalı bir çalışma ile acil denetim ve yazışmaları yaptım.
Bu arada izin imzadan çıkınca yavaştan kanıma nüfuz etti, dün bir yere kımıldamayacak olan ben Eylülü de alıp annemlere mi kaçsam 3 günlüğüne diye düşünmeye başladım. Eylül Elifle oynardı, yengemle ben de mağazaları fethederdik. Azıcık medeniyet görürdüm fena mı..
Akşama netleştiririz artık, yol durumunu bir sormak lazım tabii, karda kışta rezil olmayalım...


30 Ocak 2012 Pazartesi

Çırak

Korku filmlerinden hiç hazzetmem; adı üstünde korkarım. İzlediğim korku filmi bir elin parmağı kadar bile değildir. Ancak sinemada izlemişimdir. Gerilim filmlerini de nadiren izlerim...
Ama gerilim kitapları oldukça cazip geliyor bana, sanırım kontrolün bende olması benim için kitapları okunur kılıyor..



Kitaba gelirsek; Cerrahla başlayan hikaye Çırak'la devam ediyor. İkinci kitapla karakterlere daha iyi hakim olduğum için midir, kitabın tarzına alıştığım için midir ya da Martı yayınevinin kullandığı yazı puntosu daha büyük olduğundan mıdır bilinmez, Çırağı daha bir severek okudum.
Gerilimin dozu daha yüksek bu kitapta, vahşilik de azıcık artmış gibi. Olaylara bir de gizemli FBI ajanı dahil edilerek soru işaretleri arttırılmış. Azıcık klişe olmuş bu yakışıklı ajan ama olsun yoksa Rizzoli'nin sakalları çıkmaya başlayacaktı :)
Bence bu amerikalıların yaşamlarındaki en büyük eksiklik pencere demiri... Onu yaptırsalar ne Cerrah korkusu kalacak ne Çırak ne Kalfa! Adamların kapıları kale gibi ama pencerenin önünde yangın merdiveni var, ne anladık??Acilen Türk mütahhit ve demirci göndermek lazım bunlara :))

Bir de bu ciltli kitabı sevemedim yahu. Zaten almadan önce de tereddütlüydüm, normal baskı olsun istemiştim ama son anda siparişimi değiştirip bunu gönderdiler. Soğuk bir kere, tahta tutar gibi oluyorum elimde. Dışındaki ikinci kapak içinde kayıp duruyor kitap!!!Neyse sevmedim işte..

Sırada üç tane daha Tess Gerritsen kitabım var ama araya birkaç farklı kitap alacağım. Yoksa evin kilitlerini falan kontrol etmeye başlayacağım yakında!!