Sayfalar

25 Nisan 2012 Çarşamba

LilaKutu Nisan

Geçen hafta geldi LilaKutular ama ben bir hafta gecikmeyle alabildim. Bu ay da diğer aylar gibi kutu gelmeden içinde ne olduğuna (internetten) bakmama kararı aldım ve yine yarım saat kadar uygulayabildim bu kararı :)
İşin ilginç yanı bu ay ki kutumun içeriği internette gördüklerimden epeyce farklı..Büyük bir çoğunluğa çıkan takma kirpik falan yok bende (iyiki de yok, pek kullanabileceğim bir ürün değildi:))
Bu ay miktarlar hep küçük ama çeşitlilik fazla. Öne çıkan ürün Inglotun ojesi ama rengini pek sevmedim ben..Onun dışında bolca krem var denenecek..


 Kartta da bahar çiçekleri var :)

 Genel görünüm..


 Bu ay benim olan süpriz olan ürün Argan Yağıydı. Dün internetten araştırmış, Watsondakilere falan göz atmıştım, akşam kutumdan çıktı :) Saçlarıma bir bahar bakımı şart zaten, iyi oldu...
Meşhur Bioderma H2O'yu da deneyebileceğim :)
Decleor seti (farklı bir seçenekle) daha önceki kutularda da çıkmıştı. Birazcık zahmetli bir iş olduğu için denemeyi ertelemiştim. Bu güneş korumalıymış, öncelikli kullanırım..

 Bu ay hanımların hızla diyet mevsimine girdiğini de göz önünde bulundurarak metabolizma hızlandırıcı form içecek göndermişler. Şeker içermiyor yerine elma suyu konsantresi var, Krom var (ki şeker metabolizmasını dengeliyor), yüksek oranda yeşil çay ekstresi var, paprika ekstresi de metabolizmayı hızlandırıyor (belki bağırsakları da çalıştırabilir çünkü bir tür biber ekstresi bu), soğuk olanın içinde kafein, sıcak içilenin içinde  de L Karnitin var. Ve sıvı formda olduğu için de kaçınılmaz olarak koruyucu var. (Gıdalar işimin bir parçası, ayrıca dombili bir hatun olunca bu mevzularda coşuyorum :))
 Sabah  işe geldiğimde hevesle hazırladım soğuk olanı. Yeşil çay nedeniyle epey buruk bir tadı var, belli belirsiz de acılığı. Bir ara sıcak hazırlananı da denerim. Uzun süreli kullanım uygun olmaz ama belki 1-2 paketlik (15'er taneymiş içinde) bir kür yapılabilir..


Boş bir hafta sonu denk getirip ürünlerin bir çoğunu denemek istiyorum...

24 Nisan 2012 Salı

İzmir...

!!Bol bol fotoğraf içerir!!

Hizmet içi eğitim bahanesiyle yaptığımız İzmir gezisi...

 Otel Çeşme'de, Sakız Adası karşımızdaydı..Ulaşım biraz zordu, Çeşme'ye gitmek isteyenler zaman zaman yürümeyi tercih etti, Allahtan biz arabayla gitmiştik kafamıza göre gezebildik..

 Toplantı salonumuz pek uygun dizayn edilmemişti ve zaman zaman termal havuzdan gelen koku ile yeşile döndük!!
Buna rağmen verimli bir eğitim oldu bizim için..


 Çeşme'de adım başı bir kedi görmek mümkün :)

Kendi yapımım yüzük, 24 ayar çikolata kağıdı ;)

 Çeşme Kalesine mesai saatleri içinde denk gelemedik, o yüzden dışarıdan izlemekle yetindik..

 Damla sakızlı dondurma :) Gayet güzeldi, damla sakızlı her şeyi çok severim zaten..

 Kahve molası...

 Adının ne olduğunu bilmiyorum ama bayıldım buna..


 Çarşamba günü, birçok yerde olduğu gibi şiddetli bir fırtına vardı..Planladığımız İzmir gezisini de erteledik bu yüzden, uçan dal parçaları ile ilgili pek iyi anılarımız yok da..

 Parlayan iki nokta, otelin kadrolu kedisine ait:)

Sakız Adası karşımızda..Gitmesek de görmesek de ..:)

Ekip olarak yaptığımız geziden;
Ildır, Fatmagül'ün köyü:))



 Tarihi Ildırı...

 Tarihi enginarlar ;) Ben ilk kez gördüm tarlasında enginarı..


 Ildır sokakları, bol çiçekli..

 Bu da kafese kapatılmış vahşi bir  çiçek :) Çok da çirkin bir şey, nice (hem türkçe hem de ingilizce yorumlanabilir bu sıfat:) çiçekler varken böyle bir şey neden konur ki pencereye..


 Ildır...

 Ve Alaçatı..

 Çatladı Kapı Çarşısı, bol incikli boncuklu bir çarşı. Ekip olarak talan ettik :)


 Bu yavrular da İzmir'den..

 İzmir'in "gevrek" arabalarından heveslendim, Çeşme'de simit alalım dedim eşime, ama o ne kötü bir simittir kardeşim!! Hani cidden gevrek olsa tadına aldırmayacağım da, tatsız tuzsuz, kayış gibi bir şeydi. Bundan sonra Konya'nın kötü simidine bile laf etmeyeceğim. (Ah ahh bir çıtır Samsun simidi olsa da yesek)


Kula'nın da Peri Bacaları varmış, hiç bilmiyordum. Kapadokya'daki kadar büyük olmasa da oluşum aynı..

Bu da internetten aldığım resim..

Bir nevi tatil oldu bizim için,  tek sıkıntı Eylül'ü çok özlememiz oldu. İlk kez bu kadar uzun süre ayrı kaldık..Dönüş yolunda söz verdiğimiz bebeği ararken Afyon'daki Migros'ta oyuncak indirimine denk geldik. Yemeği unutup alışverişe daldık. Sonuçta ellerimiz kollarımız dolu çıktık marketten, hatta yetinmeyip bir de Konya'da gittik Migros'a, farklı oyuncak buluruz diye. Oyuncak konu olunca biz anne-baba Eylül'den daha hevesliyiz galiba :)

Haa bir de Dukan vardı giderken bıraktığım, bir hafta boyunca da hiç anmadığım..(Aslında anmak isterdim ama otelde diyetime uyan hiç bir şey bulamayınca, ben de gözünü çıkardım diyetin.) Dönüşte valizler dışında yaklaşık 1 kg'ı da göbeğimde getirdim :( Yürüyüş yaparken bir yerlere gömmeyi planlıyorum :))

Bu sürede okuyabildiğim tek şey ciltli olarak aldığım Penguen oldu. 
Sultan'ı Öldürmek'i aldım kaşla göz arasında ama henüz başlayabildim..

Yokluğumda ağaçların tamamı çiçek açmış, saksıdaki soğanlarım büyümüş, Eylül'ün ektiği nohutlar çıkmış:)) Havalar ısınmaya karar verse de bahçe - balkon sezonunu açsak....
Şimdilik havadisler bunlar, devamı gelecek :))