Sayfalar

11 Mayıs 2012 Cuma

Fahrenheit 451

Popüler distopya (ya da kara ütopya) romanlarından birisi.




Gelecekte geçen bir hikaye, kitap okumanın ve hatta bulundurmanın suç olduğu bir toplum..Bu suçun cezası ise kitapların ve karşı koyması durumunda sahibinin de kitaplarla birlikte yakılması..
Bir zamanlar yangınları söndürmekle görevli itfaiyeciler artık omuzlarında Fahtenreit 451(kitapların tutuşmaya başladığı sıcaklığı ifade eden) yazısıyla kitapları yakmakla sorumlular..Gece-gündüz demeden baskınlar yaparlar..
Ama bir yerlerde hala umut vardır...Yazılı olan kitapların bulunma ve yakılma riski olduğundan, kitaplardaki bilgileri bir sonraki nesillere aktarmanın tek bir yolu vardır...

"Evin arka kısmındaki avluya geçip, arka sokağa çıktı, Beatty diye düşündü, artık benim için bir problem değilsin. Daima söylerdin 'bir problemle yüzleşme, onu yak' diye, artık ikisini de yaptım. İyi geceler Yüzbaşım..."

"Onlardan biri yanmayı durdurmalıydı, güneş yanmak zorundaydı. Bunun için yanmayı durdurmak Montag'a düşüyordu. Tasarruf yapmak da şarttı. Birisinin tasarruf yapması gerekliydi. Kitapların, kayıtların şu ya da bu şekilde saklanması lazımdı."

"İsanın doğuşundan önce yandıktan sonra tekrar kendi külünden vücut bulan efsanevi bir kuş varmış. Bu kuş zaman zaman kendisini ateşte yakarmış. İnsan oğlunun ilk benzeri. Ateşte yanıp kül olduktan sonra birden alevlerin arasından tekrar fırlar hayat bulurmuş. Biz de şimdi aynı şeyi yapar görünüyoruz.  Fakat bu kuşun sahip olmadığı bir şeye sahibiz biz. Yaptığımız şeyin saçmalığını kavrayabiliyoruz. Binlerce yıldan beri yaptıklarımızı biliyoruz. Bunu hatırlayan insanlar da bu dünyada yaşıyor, bunu hiç unutmamak gerekir."

Distopik kitaplar ve çoğunluğu kitaplardan uyarlanmış filmlerle ilgili uzayan listeler bulmak mümkün. Okumayı  düşündüğüm (ancak konusu hakkında henüz çok fikir sahibi olmadığım) 1984'ün de bu gruba dahil olduğunu öğrendim ( uygun bir zamanda okuyacağım). Daha çok karamsar işleyişleriyle ön plana çıkan bu kitaplardan şimdilerde en popüler olanı da Açlık Oyunları Serisi. Seride anlatılan on iki mıntıka ve sürdürülmek zorunda kalan yaşam tam bir kara ütopya örneği. Bu arada filmini hala izlemediğimi hatırladım şimdi..

Fahrenheit 451 de filme uyarlanan kitaplardan, ancak filmi çok başarılı bulunmamış.
Bu arada eşime bitirdiğim kitabı anlatırken (ki rahatlıkla konusunu ve sonunu anlatabilirim çünkü kitabı okuma ihtimali yoktur ;) Belki okur düşüncesiyle Açlık Oyunlarını anlatmamıştım, onun da filmi çıktı, hayatta okumaz. artık.) "ben de buna benzer bir film izlemiştim" dedi:) Eşimin film kartelası geniştir, genelde ben kitabını okumayı sever, daha çok zevk alırım; o da okumaya hiç yanaşmaz illa ki filmini izler..
İleride kızımın tercihini okumaktan yana kullanmasını istiyorum ama, bakalım..:)

10 Mayıs 2012 Perşembe

Bu bu nedir bu?

Eski bir reklamın meşhur sorusu, hatırlayanınız vardır muhakkak :) Kaan Girgin oynardı, bir de bankacı kız vardı ama onu tam hatırlayamıyorum...
Neyse benim soruma gelirsek;


Bu küreyi dün bir köy okulunun bahçesinde gördüm. Sordum okulun Müdür Yetkili Öğretmenine (bu kavramı yeni duydum da yazasım geldi:)), Beyşehir Gölü'nden çıkarmış balıkçılar, muhtemelen 100 yıllıktan fazla. Bu ters halde duruşu, diğer tarafı açıkmış, bir tür küp yani..Oldukça büyük, boyu 1,5 metre civarında, üst kısmındaki çıkıntılı kısım üzerinde gayet dengeli bir şekilde duruyormuş bulunduğunda..
İlgili kurumlara haber verdiniz mi diye sorduk, resmi yazı yazılmış ama sahiplenen bir kurum olmamış, daha önce okulun içindeymiş ama şimdi tozun toprağın ve hatta yıkılmak üzere olan bir duvarın dibinde bekliyor.
Tabii kimsenin ilgilenmemesine de kızdık, kırılıp parçalanmadan alınsa buradan keşke..
Bu kadar büyük bir şeyi nasıl bu kadar muntazam yapabilmişler şaşırdım doğrusu, üzerinde yiv gibi çıkıntılar var...Zamanında yiyecek depolanmasında kullanıldığını düşündük...
Siz ne dersiniz, var mı bilen gören daha önce?

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Aferin...

Uzun zamandır yaptığım bir şey için bana "Aferin" diyen olmamıştı, taa ki düne kadar..



Dün işlerimi erken bitirince biraz da kendime bakayım diye siyah maske yaptım yüzüme. İçeriye girince Eylül yüzüme bakıp "Niye sürdün onu yüzüne ?" diye sordu. Anlattım, yüzüm daha güzel olsun diye sürdüm dedim, "Hiç güzel olmamışsın, çabuk yıka onu!" diye dikildi başıma. Yarım saatlik süreyi doldurmak için oyalamaya çalıştım ama bana mısın demedi, tuttu elimden lavaboya götürüyor, ben banyoda yıkarım diyorum, "olmaaz lavaboda yıka" diye ağladı ağlayacak, görecek illa yıkadığımı...
Zar zor yarım saati doldurup yüzümü yıkadım, içeri girince en ciddi haliyle Eylül bakıp "Aferin, yıkamışsın yüzünü" dedi. Bir an o anne olan Eylül, yaramazlık yapıp elini yüzünü kirleten benmişim gibi hissettim:)

Mim (Kitaplar)

Mimlendim, hem de tam benlik bir konuyla; Kitaplar...
Kitapladans / Gonca Hanım 'dan gelmiş, teşekkür ederim..


Gelelim sorulara:
1. Ne sıklıkla kitap okursunuz?
Hemen her fırsatta okurum; yolculukta, serviste, öğle arasında, uyumadan önce, yemeğin pişmesini beklerken mutfakta, eliptik bisiklet üzerinde, telefonumdan okuyorsam servis beklerken ...

2. En sevdiğiniz yazarlar?
Hakan Günday, Alper Canıgüz, Emrah Serbes, Ahmet Ümit, Ayfer Tunç, Vedat türkali, İhsan Oktay Anar, Jean Christophe Grange, Tess Gerritsen, Margaret Mazzantini...diye uzar.

3. En beğendiğiniz kitaplar?
Kara Kitap, Yeni Hayat, Amat, Nietzsche Ağladığında, Az, Göçebe, Bizim Köy, Tutunamayanlar, Dünyanın İlk Günü, Yeşil Peri Gecesi, Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Sakın Kımıldama, Açlık Oyunları, Mavi Karanlık, Kayıp Romanlar, Az, Kinyas ve Kayra, Zargana, Cerrah ve devamı, Sis ve Gece, Kabil...

4.(Yerli/Yabancı) hangi yazarların kitaplarını daha çok tercih edersiniz?
Aslında net bir ayrım yapmam yerli veya yabancı oluşuna göre. Ama bazen üst üste yerli yazarları okumayı severim, özellikle son dönem yazarları çok beğeniyorum (Afilli Filintalar, Yeraltı edebiyatı..)

5. Bugüne kadar en beğendiğiniz kitap serisi?
Seri deyince en iyisi diyebileceğim bir örnek yok ama Açlık Oyunları Serisini oldukça sürükleyici bulmuştum..

6.Daha çok hangi tarz okumaktan hoşlanırsınız?
Gerilim, polisiye, macera..

7. En son hangi kitabı okudunuz?
Sis ve Gece-Ahmet Ümit



8. Şu anda hangi kitabı okuyorsunuz?
Fahrenheit 451-Ray Bradbury.



9. Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeterli mi?
Bir kitabı araştırırken, satış siteleri ya da gazete haberleri yerine bir blog yazısı bulmak çok güzel tabii. Son yıllarda hızla arttı kitap blogları, keşke artsın daha da artsın..İnsanlar okusun, okutsun, kitaplarını paylaşsın anlatsın..Bundan güzeli var mı?



10. Kitap okumak sizin için ne ifade ediyor?
Bir tür terapi (strese, depresyona karşı birebir)...
Bir tür tedavi (kitaplarla ağrımı sızımı unuturum)...
Bir tür eğlence (bana özel bir sinema izlemek, ışık hızıyla dünyayı dolaşmak gibi)..
Bir tür eğitim (anneliğin yan etkisi/çocuğum için iyi bir örnek olmak, onun için her şeyin en iyisini araştırmak)...
Bir tür dekorasyon (kitaplarımı raflara sıralamak; rengine göre, boyuna göre, yazarına göre).......uzar gider..:)

Bloğunun isminde "kitap" geçenler, sizlere gönderiyorum...







Çekiliş

Yeni haftaya bir çekilişi duyurarak başlıyorum..
Kitap Bahçesi  iki güzel kitap veriyor ..Katılmak isteyenler bu sıcak bloğu ziyaret edebilir..


6 Mayıs 2012 Pazar

Düğme...

Bugün hummalı bir çalışma ile tüm yazlık gömlek ve pantolonları ütüledim. Allahtan buhar kazanlı ütüler var, yarı yarıya kar ediyorum zamandan..



Ütülediğim gömleğin düğmesinin kopmuş olduğunu görüp diktim ve her düğme dikişimde olduğu gibi çocukluğumu hatırladım; her arefe akşamında bizim evde aynı şeyler yaşanırdı..Alınan bayramlıklar çorabına varıncaya kadar giyilir, prova edilirdi. Sonra annem elime bir iğne-iplik verir tüm yeni kıyafetlerin düğmelerini sıkıştırmamı isterdi. Her düğmenin üzerinden geçer, yeniden diker, sağlamlaştırırdım. Eskiden kıyafetlerin düğmesi zayıf mı dikilirdi yoksa bu benim için bir alıştırmamıydı emin değilim ama usanmadan hepsini elden geçirirdim.
Şimdi ise nadiren düğme dikiyorum...Artık kıyafet çokluğundan düğmesi kopuncaya kadar bir kıyafet giyilmiyor bile sanırım, ya da daha sağlam dikiliyor düğmeler..
Şimdiki kıyafetlerin bir güzelliği de yedek düğmelerinin oluşu. Eskiden bir düğme kopup kaybolmuşsa düğme kutusu dökülür, düğme uydurulmaya çalışılırdı..Annemin metal bir kutusu vardı dikiş malzemelerini koyduğu, çok orjinal ve sağlamdı, hep aklıma gelir keşke alıp saklasaymışım diye...

Sis ve Gece

Ahmet Ümit'in öykü kitaplarından sonra yazdığı ilk roman, bana göre en iyilerden..



İstihbaratçı Sedat'ın saldırıya uğraması, sevgilisi Mine'nin ortadan kaybolması ve her iki olayda da başrolde olan örgüt üyesi Fahri...Teşkilat içinde yaşanan fırtınalar, Sedat'ın içinden çıkamadığı bilinmezler..
Bir yanda karısı ve çocukları, diğer yanda beraberinde götürdüğü soru işaretleri ile Mine..
Oldukça sürükleyici bir hikaye, yerliyerine oturan taşlar ve sürpriz final..Polisiye kitaplarda final beklentileri karşılamazsa insanda "boşuna okumuşum" düşüncesi oluşuyor haliyle, Sis ve Gece bu açıdan tüm beklentileri karşılayan ve tadı damağınızda kalacak bir kitap...
Bu kitap kütüphanemde yoktu ve daha önce okuyup okumadığım konusunda emin değildim, kitaba başladım ve çok da tanıdık gelmedi gidişat, ama kitabın yaklaşık dörtte birine geldiğimde okuduğum bir cümle ile kafamda bir ampül yandı resmen :) Yani kalanını finali bilerek okudum ama yine de müthiş zevk aldım...
Tavsiye edeceğim A. Ümit kitaplarının başında geliyor..

Yine filmi yapılan bir Ahmet Ümit kitabı Sis ve Gece, kadro tek kelime ile süper. Sadece isimlere bakarak kimin hangi rolde oynayacağını tahmin edebildim:) Yani karakterler ve oyuncuların uyumu müthiş..



En kısa zamanda filmini de izlemek istiyorum.