Eşimin bisikletini 2-3 ay önce yenilemiştik, dağ taş geziyordu. Dün internette çok güzel bir bisiklet görmüş, aldığımızdan çok daha güzelmiş, telefonda onu methediyordu bana; vites takımı tam istediği gibiymiş, göbeğiymiş dişlisiymiş, üstelik Isparta'daymış derken mesai sonrası kendimizi yollarda bulduk..
Eylül henüz yolculuğu özlememiş, izin dönüşünden beri mızmızlık da devam ediyor, ara ara şarkı söyleyerek, masal anlatarak arada da tehditlerle geçirdik yolu...
Eylül'ün abur cubur torbasını da silkeledik tabi azcık :)
Isparta yolu sevdiğimiz güzergahlardan..Genelde yolculuğun son kısımlarında geçerdik Eğirdir'den ve yolun çok tadına varamazdık. Bu kez çok daha güzel göründü yol, kenarlarda hep meyve tezgahları vardı...Yakında yol kenarlarına elma yığınları yapmaya başlarlar :))
Eğirdir'de dağlar yüzünden güneş erkenden kayboluyor, o yüzden çabuk serinledi hava..Kısa bir moladan sonra devam ettik..
Eğirdir Gölü, Beyşehir Gölü'nden daha küçük ama bize her zaman daha güzel geliyor. Artık komşunun tavuğu durumumu yoksa gölü yukarıdan görebilmek mi bilmiyorum nedeni :) Gölün kenarı daha güzel düzenlenmiş, hafiften bir kordon havası verilmiş..Beyşehir Gölü aynı zamanda Milli Park olduğu için çok müdahele edilemiyor tabii..Bir ara gelip detaylı gezme kararı aldık Eğirdir'i..
Bu da çakma Rosense :)) Yazı tipi, logosu, fon ve renkler çok tanıdık...Şöyle gül kokan bir sabun ve krem alsam dedim ama oyalanmamak için Isparta'ya bıraktım alışverişi..
Komando eğitim alanını görmek içimi sızlattı...Burada zor şartlarda cesurca savaş öğretiliyor ama gittikleri yerde hain pusularla karşılaşıyor, tepsi içinde sunulurmuş gibi yerleştirilen karakollarda nöbet tutuyorlar...
Uzun süredir Isparta merkeze girmemiştim. hatırladığımdan daha yeşil göründü gözümüze..Hatta tayin mi istesek buraya diye göz kırptık birbirimize...
Ama ilerledikçe medeniyet seviyesi azaldı...Bisiklet sahibi bize "Telviye Hanım" usulü yol tarif edip, şehrin diğer ucuna kadar gitmemizi sağladı. Daha sonra da önümüze düşüp evinin önüne kadar götürdü ki dönüşte kolayca kaybolabilelim :) Neyse efendim bisiklet beğenildi, parası ödendi, sıra arabanın arkasına bisikletin takılmasına geldi ki adam evine girip kapatmış kapıyı!!!!Biz bir ara Eylül'le karşıdaki parka gidip geldik, yarım saate yakın evin önünde uğraştık, adam camdan bile bakmadı. Yatılı kalırız diye mi korktu nedir!!! Sanırım sabaha kadar hevesle parasını saydı, Eşim her zamanki gibi çok sakindi ama ben çok sinirlendim adama, adam dediğime bakmayın bildiğin konuşabilen odun çıktı!!!
Kedi içgüdülerimizle yolumuzu bulup Isparta'dan ayrıldık. Kızdık ya adama şehre de yüz vermedik :) "Eğirdir daha güzel hıhh!!" deyip düştük yola :)
Eylül'le parkta bulduğumuz boncuklar ve çam iğneleriyle yaptığımız kolyemiz :)
Bisikletimiz sırtımızda, geldik Eğirdir'e. Yemek molasından ve Eylül'e her zaman ki gibi yapılan çakma yoğurt çorbasından sonra kızımın elinden tuttum ve hedefimiz karşı kaldırımdaki dükkanlar dedim :)
Rosense'i es geçtim çünkü internette gördüklerimden farklı bir ürün yoktu. Bu arada parfüm, roll-on, gül suyu vs. bir çok ürününü beğenerek kullanıyorum Rosense'nin.Diğer satış yerinden bir kaç bir şey alıp hemen yola koyulduk..
Yıllardır bildiğim Gülçiçek markasıydı aldığım ürünler ama koku yıllardır bildiğim koku değil maalesef..(Ah ahh nerde çocukluğumuzun gül kremleri :))Arabada karanlık dinlemeden el yordamıyla denedim hepsini :) Kokular daha hafif ve kalıcı değil. Ama hepsi bir araya gelince odayı sabaha kadar çok hoş bir kokuyla kaplayabilmişler :)
İşin ilginci ürünler çok ucuz..Pek güvenilir gelmedi haliyle, artık kremi ayağıma boca eder, sepetten çıkan şampuanla da Eylül'ün oyuncaklarını yıkarız :)
Sabunu kullanmak istiyorum ama bakalım nasıl bir şey...
Eve gece dönebildiğimiz için çekiliş işi bu güne kaldı. Söz verdiğim günde gerçekleştiremedim, kusuruma bakmayın lütfen. Listem hazır ama çekilişi Eylül'e yaptıracağım için akşama kaldı. Bu akşam ya da en geç yarın sabaha açıklarım kazananı..