Sayfalar

4 Aralık 2012 Salı

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş

Saramago'nun düşünce süzgecinden geçmiş olan ölümle tanışıyoruz (Ve kesinlikle büyük harfle başlayan ölüm olmadığını belirteyim ki fincancı katırları ürkmesin...)




 
(Spoiler endişeniz olmasın, kitabın arka kapağında verilen detayın dışına çıkmayacağım)
Peki bizim bildiğimiz ölümden farkı ne?
Ölüm artık görevini bırakmıştır, artık kimse ölmemektedir. İşin anlaşılmasıyla sırasıyla şaşkınlık, sevinç ve kaos hakim olacaktır. Fakat bu yaşanan ölümsüzlük hep hayali kurulandan biraz farklıdır; insanlar yaşlanıp,  hastalıklara yakalanarak ya da bir kaza sonucu ölümün kıyısına kadar gelip orada kalmaktadır. Bir adım dahi atılamamaktadır. Yoksa atılabilir mi? Orasını da okuyup görün :)
 
Okuduğum her yeni kitapla Saramago hayranlığım artıyor. Kendine özgü yazım tarzı-diyalogları var, okur ile iletişim halinde ve zaman zaman giriştiği pazarlıklarla gülümsetiyor ya da sizi gafil avlıyor..
Yolda sokakta gördüğüm insanları bile çevirip Saramago okuyun diyesim geliyor :)
 
Kitap kapağını ilk gördüğüm anda çok beğenmiştim. Okuduğum sürede de kapağı inceleyip tebessüm etmekten geri duramadım. Ama kitap bitince kapağın gizemini de çözmüş oldum, yayınevini ( Turkuvaz Kitap) tebrik etmek lazım, harika bir seçim..
 
Saramago ile tanışmamış olanlar varsa bence vakit kaybetmesin. Ben ters bir seçimle Kabil'den başlamıştım okumaya, sonrasında Körlük'ü okudum. Kitaplar arasında bir konu sıralaması yok tabi ama her yeni kitabın benim için çok daha anlaşılır olduğunu fark ediyorum. Galiba Saramago'nun stiliyle tanılmak için Kabil zorlu  bir seçimdi.
 
Kütüphane ganimetlerindendi bu kitap, maalesef Kabil dışında başka Saramago kitabı yoktu. Ama kitapçılardan birisi istediğim ikinci el kitapları getirtebileceğini söyledi. Sevinçle listemi gözden geçirdim, Görmek başı çekecek.

3 Aralık 2012 Pazartesi

Kütüphane...

Uzun zamandır aklımda olan kütüphane ziyaretini bu haftasonu gerçekleştirebildik.
Eylül ilk defa gideceği için öncesinde kütüphanenin nasıl bir yer olduğunu, orada nasıl davranması gerektiğini konuştuk.



Kapıdan girerken baktım parmaklarının ucunda yürüyor :)



Göl manzaralı bir İlçe Kütüphanemiz var. Salonları da oldukça ferah. Eşimle umduğumuzdan daha modern , daha donanımlı bir kütüphane bulduk.


Burası giriş kısmı, kahvehane tarzı örtüsü ve karanlık oluşuyla  ilk etapta göz korkutuyor ama salonlar öyle değil. Daha aydınlık, ferah ve de masa örtüsüz...


Tabi Ayşe'yi de götürdük..


Salonlarda fotoğraf çekemedim, hem Eylül'ün hem de benim ayakkabılarımız set zeminde gıcırdayınca zaten herkes bize bakıyordu, olayı turistik geziye çevirmek istemedim :)
 
Bir süre sonra Eylül sıkıldığı için babası ile bahçeye gönderdim, kitaplara hızlıca göz atıp 2 tane seçtim. Kişi başına ikişer kitap alınabildiğini öğrenince sevinçle iki tane daha ekledim. Eşimle üyelik işlemlerimizi tamamladık, 20 sene önceki yöntemin hala kullanıldığını görüp şaşırdık; kitabın arka iç kısmında bulunan cepteki kart alınıp, üyenin kartına koyulur ve bu kart dikdörtgen ahşap kutuya yerleştirilir. Kitabın iç kapağında bulunan çizelgeye de kitabın teslim edilmesi gereken tarih yazılır. Sahi tüm kütüphaneler hala bu yöntemi mi kullanıyor?
Ganimetlere gelince;
 
 
Murat Gülsoy sevdiğim yazarlardan, Tanrı Beni Görüyor mu? yu da daha önce görüp okunacaklar listeme eklemiştim.
 

Jose Saramago artık liste başı, görür görmez aldım. Ama Kabil ve Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş vardı sadece, diğer kitaplarını da alırlar umarım.

Eco eşimin seçimi, biraz sabır isteyen bir kitapmış, zamanı gelince göreceğiz...

Ruh ve Yürek de katalizör kitap, olur da okuma hızımı kaybedersem diye ;)



Saramago'dan başladım, yine çok enteresan bir konusu var, kapağın güzelliğine bakar mısınız?




2 Aralık 2012 Pazar

Asla Arkana Bakma

Ah be Tess Abla naptın sen?



Kitabı okumak isteyenlere tavsiyem; 10 cm X 2 cm ebatınta beyaz bir kağıdın arkasına yapıştırıcı sürün, kitap kapağında Tess Gerritsen yazan kısmın üzerine yapıştırın. Evet kitabın yazarını bilmiyorsunuz şu an. Okuyunca beğeneceğiniz, ortasınıfın biraz üzerinde , heyecanlı bir macera kitabı tutuyorsunuz..
 
Tess Gerritsen'in kendine has, kanlı neşterli kitaplarını okudunuz ve tadı damağınızda mı kaldı? Benim de kaldı, yapacak bir şey yok, ben belki faydası olur diye elma yemeye gidiyorum...

Parfümün Dansı

Geciken bir kitap yazısı...
Uzun süredirkitaplığımda bekliyordu Parfümün Dansı. Bilseydim içinde sakladığı hikayeyi, bu kadar geciktirmezdim okumayı..




Okuduğum en karmaşık arka kapak yazılarından birisine sahip, sanki her eline alan okumaya heveslenmesin der gibi.. "Bu kitapta hayatlarını bir deney olarak yaşayanlar anlatılmaz. Onların okumalarına da gerek yoktur!..." deniyor son cümlede.
 
İlk sayfalardan itibaren okuru kendisine bağlayan bir örgüsü, şahane bir dili var. Bir çok okurun da değindiği gibi insan ufkunu zorlayan ama bir o kadar da taşı gediğine koyan benzetmeler var kitapta. O kadar çok alıntı yapmak istediğim kısım oldu ki..
 
Öyle sert bir adamdı ki, kırk yılda bir yüzüne zorla bir gülümseme kondurduğunda vücudu o gülümsemeye bir hastalıkmış gibi muamele eder, bu yabancı hayatı bünyesinden bir an önce atabilmek için interferon salgılama hızını üç katına çıkarırdı.
 
Sıradan bir insanın inandığı iyi besin fikrini değiştirmeye çalışmaktansa, kuduz buldogla çiklet değiş tokuşu yapmak daha evladır.
 
Gülümseyerek uyudular. İşte şeytan denen varlık, horozlara sabahın beşinde ötmeyi, uyuyan çiftlerin yüzündeki gülümseme ifadesini silebilmek için öğretmiştir.
 
Kudra'nın suratındaki gülümseme öyle kocamandı ki, içine mektup atıp postalayabilirdiniz. Hem de bir on birinci yüzyıl mektubu. Parşömene yazılmış, rulo yapılmış, kurdeleyle bağlanmış.
 
Öyle çok konuşuyorsun ki, öldüğün zaman dilini ayrıca sopayla öldürmek zorunda kalacaklar.
 
İlginç kapak resmini de çok beğendiğimi söyemeliyim.
Büyük bir zevkle okuduğum, masalsı ve esprili bir anlatımı olan Parfümün Dansı tavsiye ettiğim kitaplar arasına; Tom Robbins de diğer kitaplarını merak ettiğim yazarlar arasına dahil oldu.