Sayfalar

9 Mart 2016 Çarşamba

Kocan Kadar Konuş - Diriliş

Kitabı gülümseyebilmek için okudum.
Filmle birlikte karakterler de kafamda netleştiği için okumak daha eğlenceliydi. Ara ara sesli güldüğüm, yürüme bandında ya da yemek yaparken okuduğum da oldu.
Eğlenceli kitap vesselam :)

8 Mart 2016 Salı

Kırmızı Saçlı Kadın

*
Orhan Pamuk'un son dönem kitaplarını beğenmez, her yerde söyler, kitap çıkınca da gider alırım. Bu ne yaman çelişki anne?
Kırmızı Saçlı Kadın diğerlerine (Masumiyet Müzesi, Kafamda Bir Tuhaflık ) nazaran daha ilginç ve akıcıydı.
Öngören'de başlayan ve yıllara yayılan, efsanelerle beslenen bir kuyu hikayesi okuyorsunuz. Bazı kısımlar engellenemez biçimde tahmin edilse de kendince bir gizemi var hikayenin.
İnternette kitapla ilgili yapılan olumsuz yorumlara, alıntılarla ahlaksız bir hikayeymiş gibi gösterilmesine katılmıyorum. Zaten işin efsane kısmından rahatsız olan da okumasın kardeşim. Gün boyu televizyonda yayınlanan saçma sapan programlara, kimin eli kimin cebinde belli olmayan dizilere göz yumup da iş kitap olunca sadece okudukları birkaç sayfa üzerinden eleştiri yapmalarına tahammül edemiyorum. Haa Orhan Pamuk'u savunmak mı amacım, değil. Ben Pamuk'un eski kitaplarını, eski tarzını tercih ederim.
Böyleyken böyle...
 
Orhan Pamuk'la ilk kez tanışacaklara pek önermem, yazara aşina olanlar zaten merak edip okuyacaktır :)
 
Çokça kitapla kalın...
 
*Kitaba hep Kızıl Saçlı Kadın dedim, saç olunca kırmızı değil de kızıl kulağa daha aşina gelmiyor mu?

7 Mart 2016 Pazartesi

Hafta Sonu

Hızlısından bir hafta sonu daha bitti...
Yeni bakıcımızla üç günlük alıştırma evresinden sonra bugün işe dönüş yaptım. Duru sabah bizi el sallayarak gönderdi, inşallah iyi olur devamı...

 
Hafta sonunun sürprizi  Eylül'den geldi, pazar sabahı vücudunda kırmızı beneklerle uyandı. Acemi anne 'kızamık' herhalde dedi, Eylül kaşındı. Annesi benekli kızım diye sevdi, Eylül Kızdı. Anne-babası biz gece seni kırmızı kalemle boyadık dedi, Eylül inanmadı...Derken Eylül'ün öğretmeni ve diğer velilerle konuşunca okulda su çiçeği salgını olduğu anlaşıldı. Meğer bizimkiler de kızamık değil henüz açamamış su çiçeğinin tomurcuklarıymış...Okulu tatil edip onu da kattık bakıcının yanına.


Duru ile bakıcı teyzenin birbirine alışabilmesi için ara ara evde kayboldum. Ve bunu biraz da fırsata çevirdim; yarım kalan kitabımı bitirdim, dikiş işine soyundum, bolca çamaşır yıkadım.

 
 
Önceki yazımda da bahsettiğim oyun evi dikişine başladım. Kumaş konusunda çok alternatifim yoktu, bu kırmızı kumaş duruşu itibariyle en uygunuydu. Ölçü alıp keserek başladım. Kenarlarını kıvırıp, kapı ve pencereyi açtım.

 


 


 
Pencere ve kapının kenarlarını organze kurdela ile çevirdim, ortaya bir de çerçeve ekledim. Evdeki parça kumaştan perde kesip hafif pileli olacak şekilde sabitledim, üstünden fisto geçtim.
 




Ranzanın iç kısmından tek sıra korniş taktık ve son ölçüleri alarak perde düğmelerini geçirdim.

 
Son hali şimdilik bu. Kapının yukarıya kıvrılarak tutturulması için düğme dikeceğim, o da başka bir boş ana kaldı.
Kızlar çok beğendi, girip çıkıp duruyorlar :)

 
 Dün komşularla kısa bir yürüyüşle baharı karşıladık. Yürürken bir yandan da yemlik var mı diye bakındık ama erken olunca elimiz boş döndük. Artık ne kadar gönülden istediysek akşam karşı komşular topladıkları yemliği paylaştı bizimle. Mutlu uyuduk :)))
 

Temiz havayı, toprağa basmayı özlemişiz...
 
 
Yürüyüş sonrası kolları sıvayıp bahçedeki gülleri budadık. Çiçeklerin toprağını hafifçe çapalayıp havalandırdık, açan çiçekleri sevdik. Kollarımızda çizikler ile eve yollandık. Bende ilaveten bir de bel ağrısı var ki evlerden ırak...
 


Bu hafta için okunacaklar listemin başında Televizyona Düşen Çocuk Gip var, okuyup göreceğiz nerelere düşmüş :)
 
Huzurlu ve de bol kitaplı bir hafta dilerim....